- Tan Berk Akı
Tarihi Kim Yazar? Amerikan İç Savaşı Perspektifi’nden Tarih Yazımını Anlamak – III
ODTÜ Tarih bölümü doktora öğrencisi Tan Berk Akı, 3 yazılık “Tarihi Kim Yazar? Amerikan İç Savaşı Perspektifi’nden Tarih Yazımını Anlamak” serisiyle tarihin zaman içerisinde nasıl değiştiğini ABD İç Savaşı perspektifinden anlatıyor. Bu, serinin ilk yazısıdır.
1980 ve 90lı yıllar ise 1960ların aksine birçok sol eğilimli entelektüel için hayal kırıklığıydı. 1980lerde Ronald Reagan’ın zaferi ile yaygınlaşan muhafazakar anlatının içinde Batı dünyası tek tip Batılı Beyaz Protestan Hristiyan girişimci ve rasyonel medeni adamın yarattığı bir ürün olarak kapitalizm ve Batı medeniyeti vardı. Bir liberal demokrasi olan, başta komünizm olmak üzere bütün totaliter fikirlere karşı dimdik savaşan ve Batı medeniyetinin günümüzdeki koruyucusu olarak kurgulanan bir ABD imgesi de bu anlatının baş kahramanıydı. Bu bütün ABD’yi, Amerikan tarihini ve Amerikan kültürünü tanımladığını iddia eden muhafazakâr meta-anlatı içeren mite karşı sol entelektüeller de kendi karşı anlatılarını yaratmaya çalışıyorlardı.
1980 ve 90’lu yıllar sol entelektüeller için bir mücadeleyle geçti.
“Bir liberal demokrasi olan, başta komünizm olmak üzere bütün totaliter fikirlere karşı dimdik savaşan ve Batı medeniyetinin günümüzdeki koruyucusu olarak kurgulanan bir ABD imgesi de bu anlatının baş kahramanıydı.“
Post-yapısalcı yaklaşımların yardımıyla bu kesim tarihçilerin asıl hedefleri bu her şeye gücü yeten, rasyonel ve girişimci Batılı medeni Beyaz adam imgesini yapısöküme uğratarak onun aslında bir hakikat değil, sosyal inşa olduğunu göstermekti. Ayrıca, bu dönemin post-yapısalcı tarihçileri meta-anlatılara karşı mikro-anlatıları koyarak hem azınlıktaki sesi kısılmış kesimlere ulaşma amacı taşıyorlardı, hem de ABD’nin iddia edildiği gibi monolitik, tek tip insanların olduğu bir yapıda olmadığını, her toplum gibi çok katmanlı ve çok kültürlü bir yapısı olduğunu göstermeyi hedefliyorlardı.
Bunun için daha dar alanlarda, örneğin Amerikan İç Savaşı’nda belirli bir bölük, belirli bir eyalet veya belirli bir kasabayı çalıştılar, ya da bireysel anlatıları ön plana koyarak eski büyük ölçeklerde çalışan tarihçilerin bize gösteremedikleri detayları göstermeyi amaç edindiler. İnsanların sübjektif deneyimlerini okuyucularla paylaşmaktan çekinmeyerek normalde geçmişteki tarih anlatılarının aksine devletin içindeki elitlerin veya sosyal grupların tarihi değil, daha çok birey odaklı ve daha insani yönü ağır basan bir tarih anlatısı yaratmaya çalıştılar. Bu yeni mikro-tarih yaklaşımı birçok eski tarihçi tarafından pek hoş karşılanmadı, bunu ciddiyetsiz ve teoriden uzak bir yaklaşım olarak gördüler.
Fakat gerek 1980lerdeki Reagan ve Baba Bush dönemlerinin o baskın yeni muhafazakarlığına karşı bir cevap olarak, gerekse Bill Clinton dönemindeki bireyciliğin ve kültürel çoğulculuğun görece gözle görülür bir biçimde arttığı 1990ların küreselleşme döneminin bir parçası olarak Amerikan İç Savaşı’nın yorumlanmasına oldukça renk katan yeni bir yaklaşım oldu. Amerikan İç Savaşı’nın bir tane değil, tam aksine birçok farklı perspektifi olduğunu gösterdiği gibi, her bir bireyin bulunduğu coğrafi bölgeye ve sahip olduğu kimliğe, ırka, cinsiyete, sınıfsal ve sosyal statüye göre bu savaşın oldukça farklı şekillerde tecrübe edildiğini gösterdi.
“Fakat gerek 1980lerdeki Reagan ve Baba Bush dönemlerinin o baskın yeni muhafazakarlığına karşı bir cevap olarak, gerekse Bill Clinton dönemindeki bireyciliğin ve kültürel çoğulculuğun görece gözle görülür bir biçimde arttığı 1990ların küreselleşme döneminin bir parçası olarak Amerikan İç Savaşı’nın yorumlanmasına oldukça renk katan yeni bir yaklaşım oldu.“
Bu eserlere en güzel örnek olarak normalde Neo-Abolitionist Ekol’ün sembol ismi olan James McPherson’ın 1997 yılında yayımlanan ve hem Kuzey, hem de Güney askerlerinin mektupları ve günlükleri üzerinden savundukları görüşü kendi perspektiflerinden sansürsüz bir şekilde anlatan What They Fought For, 1861-1865 ve Cause and Comrades: Why Men Fought in the Civil War kitapları gösterilebilir (McPherson J. M., What They Fought For, 1861-1865, 1994; McPherson J. M., For Cause and Comrades: Why Men Fought in the Civil War, 1997). Benzer bir şekilde 1990 yılında yayımlanan Joseph T. Glatthaar’ın Siyahilerin bölüklerindeki Siyahi askerler ve onları yöneten Beyaz komutanlarla ırk hiyerarşisiyle askeri hiyerarşinin iç içe geçmiş ilişkilerini anlatan Forged in Battle eseri de en bilinen örnekler arasındadır (Glatthaar, 1990).
90lı yıllarda Soğuk Savaş’ın bitişi ve Berlin Duvarı’nın yıkılışı ile başlayan küreselleşme süreci, 2000li yıllardan itibaren devasa bir boyuta geldi. Bu dönemde ABD tek süper güç olarak birçok olaya dünya polisi misali müdahale edebilir hale gelmişti. Uluslararası hukuk ve insan hakları daha çok gündemde tutuluyordu, hatta bu müdahalelere meşruiyet yaratmak için bahane olarak kullanılabiliyordu. 2008 Küresel Finans Krizi’nin de bize gösterdiği gibi artık bütün devletler birbirine öyle ya da böyle oldukça bağlı bir konumdaydı ve zincirin bir halkası koptuğunda, diğerleri de peşinden geliyordu. İlginç bir şekilde bu dönemde çıkan eserler de bu içinde bulundukları küreselleşme sürecinden etkilenmiş olacak ki 2000 sonrasında öne çıkan yeni yaklaşımlarda Amerikan İç Savaşı’na aslında sadece ABD’nin bir iç meselesi olarak değil, küresel boyuttaki bir uluslararası kölelik karşıtı hareketin bir parçası olarak bakılmaya başlandı.
Daha da önemlisi bu kölelik üzerine tartışma asla sadece 19. Yüzyılın ortasında Abraham Lincoln’ın başkan seçilmesiyle ortaya çıkan bir şey değildi, yüzyılın başından beri var olan ve Haiti Devrimi sebebiyle gündemde oldukça ateşli bir şekilde kalmaya devam eden bir çatışmanın ürünüydü. Edward Barlett Rugemer, The Problem of Emancipation adlı eserinde 1804 Haiti Devrimi ve Britanya’nın Karayipler’deki kolonilerinde yaşanan köleliğin kaldırılması gibi tarihi olayların ABD’de yaşayan hem köle karşıtı hem de kölelik yanlısı siyasi figürlere birçok argüman sağladığını ve böylece Amerikan İç Savaşı’nın aslında ABD’nin ulusal sınırlarının ötesinde bir kökeni olduğunu göstermiştir (Rugemer, 2009). Benzer bir şekilde Matthew J. Clavin’in Toussaint Louverture and the American Civil War adlı kitabında Toussaint L’Ouverture gibi Haitili devrimcilerin ABD’deki kölelik karşıtlarının gözünde nasıl gerçek bir devrimci olarak gözüktüğünü, kölelik yanlılarının zihinlerinde ise nasıl köle karşıtı Beyazlar tarafından provoke edilen vahşi bir barbar çete olarak lanse edildiği üzerinden bu çatışmayı kölelik üzerine yaşanan fikirler çatışması olarak görmüştür (Clavin, 2011).
Peter ve Nicholas Onuf’un Nations, Markets, and Wars isimli kitabı.
Sadece diplomatik değil, ekonomik bir perspektifi de dahil ederek bakan Peter ve Nicholas Onuf, Nations, Markets, and Wars kitabında Amerikan İç Savaşı’nı serbest-ticaret liberalizmini kendi çıkarları için ekonomik bir politika olarak benimsemiş pamuk üreticisi Güneyli toprak sahibi sınıfla; ulusal bir endüstri üretmek için korumacılığı savunan Kuzeyli burjuva arasında yaşanan bir çatışma olarak yorumlamışlardır (Onuf & Onuf, 2006). Benzer bir şekilde Brian Schoen da Güneyli plantasyon sahiplerinin pamuğun bir ticari meta olarak 19. yüzyıldaki global ölçekte ne kadar önemli olduğunun farkında olduğunu söyleyerek, pamuk ticaretinin getirdiği ekonomik karı ne pahasına olursun koruma amacıyla Güney eyaletlerinin ayrılma kararı aldığını ve bu kararı alırken de pamuğun global öneminin onlara güven verdiğini, yani diğer Avrupalı devletlerin onlara yardım edeceğini umarak ayrıldıklarını savunmuştur (Schoen, 2009).
Günümüze doğru yaklaştıkça yeni akımlarda yine güncel siyasetin ve toplumsal koşulların etkilerini görebiliyoruz. ABD’nin ilk Siyahi başkanının 2008’de seçilmesi ile ABD’de de dünyada da yepyeni ve oldukça optimist bir dönem başladı. Sosyal medya ve internetin yaygın olduğu 2010lu yıllar dünyanın çeşitli yerlerinden, çeşitli kültürlerden, çeşitli sınıf ve kimliklerden birçok farklı seslerin duyulabilir olmasını sağladı ve azınlıklar gelişen teknoloji ile daha da görünür bir hale geldi. İlk Siyahi başkanın seçilmesi ABD’deki yapısal ırkçılık ile yüzleşilmesinin yavaş yavaş başlangıcını attığı gibi, bu dönem LGBT+ hakları gibi birçok azınlığın haklarını kazandığı dönemdi. Bu genç başkanın yarattığı ilericilik (progressivism) dalgası ister istemez o dönemin birçok tarihçisini de etkiledi. Artık 2010larda daha çok azınlık perspektifinden bakılan çalışmalar yapılacak, üstelik bu çalışmalarda üçüncü dalga feministlerin ortaya attığı keşisimsellik (intersectionality) çerçevesinden bakılarak farklı sınıf, ırk, toplumsal cinsiyet, cinsel yönelim gibi kimliklerin her birisinin farklı bir yaşam deneyimlediğini gösteren çalışmalar yapılacaktı.
Intersectionality kavramı 2000’lerden itibaren daha sık kullanılmaya başlandı.
“ABD’nin ilk Siyahi başkanının 2008’de seçilmesi ile ABD’de de dünyada da yepyeni ve oldukça optimist bir dönem başladı. Sosyal medya ve internetin yaygın olduğu 2010lu yıllar dünyanın çeşitli yerlerinden, çeşitli kültürlerden, çeşitli sınıf ve kimliklerden birçok farklı seslerin duyulabilir olmasını sağladı ve azınlıklar gelişen teknoloji ile daha da görünür bir hale geldi.“
Bu dönemde Amerikan İç Savaşı üzerine yapılan yenilikçi çalışmalarda da İç Savaş’taki Siyahi Amerikalıların hayatları keşisimselci bir çerçeveden incelenmeye başlandı. Amy Murrell Taylor’ın 2018’de çıkan Embattled Freedom kitabı Güney’in elinden kaçan veya kurtarılan Siyahi köle veya özgür insanların Kuzey birliklerine katılmak isterken bizzat Kuzey’in askeri birlikleri tarafından konuldukları mülteci kamplarındaki zor koşulları ve orada hapsedilen Siyahilerin deneyimlerini bize anlatıyor (Taylor, 2018). Thavolia Glymph’in 2020 yılında yayımladığı bol ödüllü The Women’s Fight kitabı Amerikan İç Savaşı’nın farklı sınıflardan ve ırklardan birçok kadının Amerikan İç Savaşı’nın gerek Kuzey gerekse Güney tarafında oldukça aktif bir şekilde yer aldığını ve bu kadınların savaşın gidişatını değiştiren ne kadar önemli hamleler yaptıklarını, örneğin Güney ordusunda köle olan bir Siyahi kadının Kuzey birliklerine kaçıp Güneyli General Robert E. Lee’nin arkadaşlarıyla konuştuğu savaş taktiklerini istihbarat olarak Kuzeyli birliklere anlatması gibi, bize gösteriyor (Glymph, 2020).
James G. Mendez’in A Great Sacrifice kitabında ise Kuzey’den Güney eyaletlerindeki Siyahi yoldaşlarının kurtuluşu için gönüllü olarak Kuzey ordularına katılan Siyahi askerlerin hikayesini inceliyor ama Mendez’in odaklandığı nokta bu Siyahi askerlerin savaş alanındaki hikayesi değil, onların Kuzey’deki ailelerin gerek savaş sırasında, gerekse savaş sonrasında ne kadar büyük acılar çektiklerini ve ne büyük fedakarlıklar yaptıklarıydı (Mendez, 2019). Bu dönemde başka bir ilginç nokta ise artık zamanla toplumsal tabuların yıkıldığı bir dönem olması. Judith Ann, Giesberg Sex and the Civil War isimli 2017 yılında yayımlanan kitabında daha önce pek değinilmemiş ilginç bir konu olan, Amerikan İç Savaşı’ndaki askerlerin günlük tüketimine odaklanıyor, fakat bu tüketim bazıları erotik, bazıları da pornografik sayılabilecek cinsel içerikli ürünlerin tüketimi (Giesberg, 2017). Bu sayede Giesberg, Amerikan İç Savaşı’nın konuşulmayan bir yönünden bahsettiği gibi, bu savaşın aslında “Amerikan ahlaki değerleri” denilen bir konseptin ciddi bir şekilde siyasette tartışılmasına yol açtığını ve sonrasında da cinsel içerikli ürünlerin devlet tarafından regüle edilmeye başlandığını, hatta birçoğunun yasaklanmasına sebep olduğunu gösteriyor. Aynı sene çıkan Tera W. Hunter’ın ödüllü Bound in Wedlock kitabı ise Amerikan İç Savaşı’nın köleliği ortadan kaldırarak birçok Siyahi vatandaşın eşit hakka sahip olmasını sağladığı gibi, onların evlenme hakkını da tanıdığı, fakat ABD hükümetlerinin birçok Siyahi çifti evlilik ilişkilerini resmileştirmek için zorladığını ve bunun aslında devletin Afro-Amerikalıları medenileştirme ve Hristiyanlaştırma projesi olduğunu bizlere gösteriyor (Hunter, 2017).
“Bu sebeple bu yazının asıl amacı Amerikan İç Savaşı örneği üzerinden tarihçilik mesleğinin sadece sabit bir geçmişi araştırmadan ibaret değil, tam tersine sürekli olarak önceki tarih çalışmalarını eleştirmeye ve devamlı bir şekilde eski yorumları eleştirel bir şekilde revize etmeye dayanan bir disiplin olduğunu göstermektir.“
Bu yazı serisinde her dönem tarihçilerin Amerikan İç Savaşı’na nasıl farklı yorumlar getirdiği ve bu yorumların nasıl evrimleştiği gösterilmeye çalışılmıştır. Ne kadar çabalasak çabalayalım kaçınılmaz bir şekilde içinde yaşadığımız zaman ve o zamanın koşulları bizi şekillendirir ve bakış açımızı değiştirir, tıpkı içinde bulunduğumuz kültür ve sınıf gibi. Bu sebeple bu yazının asıl amacı Amerikan İç Savaşı örneği üzerinden tarihçilik mesleğinin sadece sabit bir geçmişi araştırmadan ibaret değil, tam tersine sürekli olarak önceki tarih çalışmalarını eleştirmeye ve devamlı bir şekilde eski yorumları eleştirel bir şekilde revize etmeye dayanan bir disiplin olduğunu göstermektir. Her dönem, o döneme özgü yeni ekoller, yeni metodolojiler, yeni perspektifler çıkmasına vesile olmuş ve bunlar o dönem geçse bile bir süreliğine devam etmiştir. Şu anda da kafamızda yeni soruların olduğu ve yeni sorunların yaşandığı farklı bir dönemde yaşıyoruz ve kesin olan bir şey varsa, o da bu dönemin de yavaş yavaş kendine özgü yeni perspektifler yaratacağı gerçeğidir.
Yazar: Tan Berk Akı
Kaynakça:
-Beard, C., & Beard, M. (1934). The Rise of American Civilization (Vol. 2). New York: The Macmillan Company.
-Berwenger, E. (1967). The Frontier Against Slavery: Western Anti-Negro Prejudice and the Slavery Extension Controversy. Urbana: University of Illinois Press.
-Buchanan, J. (1866). Mr. Buchanan’s Administration on the Eve of the Rebellion. New York: Appleton and Company.
-Clavin, M. J. (2011). Toussaint Louverture and the American Civil War: The Promise and Peril of a Second Haitian Revolution. Philadelphia: University of Pennsylvania Press.
-Cole, A. C. (1934). The Irrepresible Conflict, 1850-1865. New York: The Macmillan Company.
-Craven, A. (1936). Coming of the War Between the States: An Interpretation. The Journal of Southern History, 2(3), 303-322.
-Foner, E. (1970). Free Soil, Free Labor, Free Man: The Ideology of the Republican Party before the Civil War. New York: Oxford University Press.
-Foner, E. (1980). Politics and Ideology in the Age of the Civil War. New York: Oxford University Press.
-Ford, J. H. (1906). History of the United States from the Compromise of 1850 (Vol. 1). New York: Harper & Brothers.
-Giesberg, J. (2017). Sex and the Civil War: Soldiers, Pornography, and the Making of American Morality. Charlottesville: The University of North Carolina Press.
-Glatthaar, J. T. (1990). Forged in Battle: The Civil War Alliance of Black Soldiers and White Officers. New York: Free Press.
-Glymph, T. (2020). The Women’s Fight: The Civil War’s Battles for Home, Freedom, and Nation. Chapel Hill: The University of North Carolina Press.
-Hofstadter, R. (1968). The Progressive Historians: Turner, Beard, Parrington. New York: Alfred A. Knopf.
-Hunter, T. W. (2017). Bound in Wedlock: Slave and Free Black Marriage in the Nineteenth Century. Cambridge: Belknap Press.
-McPherson, J. (1965). The Negro’s Civil War. New York: Pantheon Books.
-McPherson, J. M. (1988). Battle Cry of Freedom: The Civil War. New York: Oxford University Press.
-McPherson, J. M. (1994). What They Fought For, 1861-1865. Baton Rouge: Lousiana State University Press.
-McPherson, J. M. (1997). For Cause and Comrades: Why Men Fought in the Civil War. New York: Oxford University Press.
-Mendez, J. G. (2019). A Great Sacrifice: Northern Black Soldiers, Their Families, and the Experience of Civil War. New York: Fordham University Press.
-Nevins, A. (1950). The Emergence of Abraham Lincoln. (Vol 2). New York: Charles Scribner’s Sons.
-Nicolay, J., & Hay, H. (1890). Abraham Lincoln: A History. New York: The Century Co.
-Onuf, P., & Onuf, N. (2006). Nations, Markets, and Wars: Modern History and the American Civil War. Charlottesville: University of Virginia Press.
-Pole, J. (2000). Richard Hofstadter. In Clio’s Favorites: Leading Historians of the United States, 1945-2000 (pp. 68-83). Columbia: University of Missouri Press.
-Pollard, E. A. (1866). The Lost Cause: A New Southern History of the War of the Confederates. New York: E. B. Treat.
-Potter, D. M. (1978). The Impending Crisis. New York: Harper & Row.
-Rugemer, E. B. (2009). The Problem of Emancipation: The Caribbean Roots of the American Civil War. Baton Rouge: Louisiana State University Press.
-Schoen, B. (2009). The Fragile Fabric of Union: Cotton, Federal Politics and the Global Origins of the Civil War.Baltimore: Johns Hopkins University Press.
-Stephens, A. H. (1862). Cornerstone Adress, March 21, 1861. In F. Moore (Ed.), The Rebellion Record: A Diary of American Events with Documents, Narratives, Illustrative Incidents, Poetry, etc., (Vol. 1). New York: O. P. Putnam. Retrieved from https://sourcebooks.fordham.edu/mod/1861stephens.asp
-Stephens, A. H. (2003). A Constitutional View of the Late War between the States (Vol. 1). Colorado Springs: Portage Publications.
-Sterling, D. (1994). The Trouble They Seen. Da Capo Press.
-Taylor, A. M. (2018). Embattled Freedom: Journeys through the Civil War’s Refugee Camps. Chapel Hill: The University of North Carolina Press.
-Wilson, H. (1877). History of the Rise and Fall of the Slave Power in America (Vol. 2). Boston: Houghton Mifflin Co.
Comments