Silikon Vadisi Bankası ve Küresel Panik
ABD ve dünya piyasaları birkaç gündür üst üste batan bankaların haberleriyle sarsılıyor.
Sırasıyla Silvergate, Silicon Valley ve Signature Bankaları iflas bayrağını çekti.
En çok da teknoloji piyasalarıyla iç içe olan ve 209 milyar dolarlık bir varlığı kontrol eden Silikon Vadisi Bankası’nın (SVB) iflas durumuna geçişi büyük endişelere sebep oldu.
Krizin ayak sesleri
ABD Merkez Bankasının son bir yılda enflasyonla mücadele etmek için uygulamaya soktuğu agresif faiz artırımı politikası bu krizin sebeplerinden birisi. Bankaların “güvenli yatırım” için zamanında düşük faizden satın aldıkları ABD tahvilleri, faiz artırımı sonucu değer kaybetmesiyle bankalar ciddi bir yükümlülük altına girdi. Öte yandan bu bankaların mevduatların çoğunluğunu oluşturan kripto şirketleri son zamanlarda ciddi değer kaybetmişti. Bu bankaların sermayesini azalttı. Özellikle FTX şirketinin geçtiğimiz Kasım ayında batması ise işleri daha kötü bir noktaya getirdi. Kripto şirketleri panikle bankalara hücum etti, mevduatlarını toplayarak bankaları zor durumda bıraktılar. İflas bayrağını ilk çeken banka olan Silvergate, FTX’in batışından beri zordaydı. Yükümlülüklerini daha fazla yerine getiremeyeceğini anlayan banka 8 Mart’ta kendin feshetti.
Peki Silikon Vadisi Bankası neden ve nasıl battı?
FED’den peş peşe gelen faiz artırımları borçlanma maliyetlerini de yükseltti. SVB’nin fayda sağladığı teknoloji hisselerindeki artış bu yüzden durdu. Mevduatları azalan SVB likidasyona uğramamak için 8 Mart günü bazı senetleri zararına satmaya başladı. Finans kuruluşlarıysa yatırımcılara bu bankadan paralarını çekme konusunda tavsiyelerde bulundu. SVB’nin önce elindeki tahvilleri ardından 2.25 milylar dolarlık hazine bonosunu mevduat sahipleri panik yaşararak bankaya hücum etti. Banka iflas etti, federal sigorta kurumu bankaya el koydu.
12 Mart’ta regülatörler, orta ölçekli olan Signature Bankasını da kapattılar. Böylece Signature Bank bu hafta içerisinde iflasını açıklanan 3.banka oldu.
SVB ile karşılaştırılabilecek büyüklükte olan First Republic’in bankaları da 13 Mart’ta %60’tan fazla düşüş yaşadı. ABD yönetimi her ne kadar güven artırıcı açıklamalarda bulunsa da bankaların hisseleri dünya çapında değer kaybetti.
Likidasyon: Likidasyon, şirketin varlığının sona ermesinin ardından talep sahiplerine hisselerin paylaştırılmasıdır.
Panik Avrupa’ya Sıçradı
ABD bankalarının yaşadığı değer kaybının ardından İsviçre’nin en büyük bankası olan Crédit Suisse de bu krizin etkisiyle yatırım kaybetmeye başlamıştı. Bunun üzerine İsviçre Finansal Piyasalar Düzenleme Kurulu ve İsviçre Merkez Bankası gerekirse Crédit Suisse’e kredi sağlayacağını açıklayarak yatırımcı kaybetme riskinin önüne geçmeye çalıştı.
Crédit Suisse CEO’su Ulrich Koerner yaptığı açıklamada “Bu tedbirler stratejik bir dönüşüm içinde bulunduğumuz ortamda Crédit Suisse’i güçlendirmek için kararlı adımlar atıldığını kanıtlıyor. Ben ve ekibim, müşterilerimizin ihtiyaçları çerçevesinde daha basit ve daha odaklı bir bankayı ortaya koymak için hızlı şekilde ilerlemeye kararlıyız” dedi.
Bu açıklamanın ardından Crédit Suisse’in en büyük ortağı olan Suudi Ulusal Bankası’nın, Crédit Suisse’e daha fazla yardımda bulunamayacaklarını söylemesiyle beraber panik halinde gerçekleştirilen hisse satışları Avrupa’daki risk algısını yükseltti.
Bu durumlar akıllara şu sorunun gelmesine yol açtı: Bu kriz, 2008’deki gibi küresel bir krize yol açacak mıydı?
Şu noktada Federal Hükümet’in devreye girmesiyle krizin farklı bankalara sıçraması ya da batık bankalarda mevduatların güvence altına alınmasıyla krizin boyutu kontrol altına alınmışa benziyor. Fakat bu krizlerin ABD Merkez Bankası’nın faiz artışlarına nasıl etki edeceği önemli bir soru olarak önümüzde duruyor.
Comments