top of page
Arın Toker

NATO’nun 75.Yıl Zirvesinde Neler Yaşandı?

Avrupa ve Kuzey Amerika ülkelerinin başını çektiği Kuzey Atlantik Anlaşması Örgütü (NATO), 75.yılında kurulduğu yerde yani ABD’nin başkenti Washington’da düzenlenen zirvede toplandı. Zirve hem mevcut küresel gündem hem de kurumsal olarak NATO’nun 75.yılı olması dolayısıyla üye ülkelerin ulusal savunma sanayi hamlelerine ve dış politikalarına yönelik stratejilerini belirlemeleri açısından büyük önem arz ediyor.

Zirvenin açılış konuşması, birliğin 75 yıl önce kurulduğu yapı olan Mellon Oditoryumunda, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in konuşmasıyla başladı. Açılış konuşmasında Stoltenberg, NATO’yu “tarihin en başarılı birliği” olarak niteledi ve küresel barış ve savunma ittifakı amacıyla NATO etrafında kurulan ortaklığın önemine vurgu yaptı. Sonrasında açılış konuşmasını ABD Başkanı Joe Biden’ın “NATO’nun demokratik ve katılımcı karakterinden söz ederek İsveç ve Finlandiya’nın da katılımıyla birliğin her zamankinden daha güçlü olduğu” şeklindeki konuşması takip etti.

Elbette Washington’daki zirvenin en önemli gündem maddesi, Ukrayna’ya yapılacak yardım ve Rusya’ya karşı alınacak tedbirlerin tartışılmasıydı. Rusya’nın NATO ittifakına yönelik “en büyük ve doğrudan tehdit olduğu” yinelenirken bu hususta Çin’in Rusya’ya hem askeri hem de siyasi destek sağlamasının bölgede barışın sağlanamamasına sebep olduğu, tüm liderlerin imzaladığı sonuç bildirgesinde yer aldı. Çin-Rusya ilişkilerinin artarak devam etmesiyle birlikte Çin’in Rusya’ya savaş materyalleri sağlamayı bırakması ve siyasi desteği kesmesi çağrısında bulunuldu. Üye ülkeler, zirvede Amerikan F-16 savaş uçaklarının Danimarka ve Hollanda’dan Ukrayna’ya sevk edilmesi ve stratejik hava savunma sistemlerinin teslim edilmesi konusunda mutabık kaldılar. Transfer sürecinin başladığı belirtilen açıklamada, F-16 savaş uçaklarının bu yaz operasyonel hale geleceği duyuruldu. Açıklamada, Ukrayna'nın hava savunma kabiliyetini artırma konusunda kararlı olunduğu ifade edildi. Üye ülkeler ayrıca Ukrayna ordusunun modernizasyonu, eğitimi ve askeri koordinasyonu için özel bir birlik kurulması konusunda da uzlaştılar.

Ayrıca Biden konuşmasında “Putin, Ukrayna’ya boyun eğdirmek, Ukrayna’nın bütünlüğünü, demokrasisini ve doğrudan ülkeyi haritadan silmek istiyor.” dedi. Ukrayna’nın Putin’i durdurabilecek gücü olduğunu ve bunu başaracağını tekrar ederek başta ABD olmak üzere NATO’nun Ukrayna’ya olan siyasi desteğini bir kere daha ifade etti.

Rusya'nın hava saldırılarının, Ukrayna halkında büyük acılara ve maddi hasara yol açtığını ifade eden Norveç Dışişleri Bakanı Jonas Gahr Store, hibe edecekleri dört adet F-16 savaş uçağının Ukrayna'ya kendini savunmasına katkı sağlayacağını kaydetti. Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski ise vaat edilen uçak sayısının ve hava savunma sistemlerinin yeterli olmadığını ve Ukrayna halkının savunması için daha fazlasına ihtiyacı olduğunu vurguladı.

Ukrayna’nın NATO üyeliği gündemde yok

Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgalinden bu yana ABD, İngiltere, Fransa, Kanada gibi NATO üyesi ülkelerin Ukrayna’ya destek vermesi ve askeri yardımlar yapması Ukrayna’nın NATO’ya resmi üyelik davetinin ne zaman olacağıyla ilgili soruları doğurdu. Ukrayna’nın son aylarda gerekli demokratik ve güvenlik reformlarını gerçekleştirdiği ve “NATO üyeliği de dahil olmak üzere Avrupa-Atlantik ittifakına entegrasyonu için geri dönülemez bir yolda olduğu” ifade edilirken “gerekli koşullar sağlandığında” resmi üyelik sürecinin başlatılabileceği bildirildi. Burada en önemli adımın Rusya-Ukrayna Savaşının neticelenmesinden sonra atılacağı tahmin ediliyor.



NATO, Çin’i tehdit olarak nitelendirdi

ABD’nin Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg geçen ay düzenledikleri bir basın toplantısında Çin'in verdiği desteğin Putin'in savaşı sürdürmesine yardımcı olduğunu söylediler. 2019’a kadar resmi bağlamda Çin’in adını bile anmayan NATO, 10 Temmuz günündeki toplantıda Pekin'i "Rusya'nın Ukrayna'ya karşı yürüttüğü savaşın kararlı bir destekçisi" olmakla suçladı ve hükümetten Rus ordusunun yeniden inşası için gerekli silah ve diğer teknolojilerin sevkiyatının durdurulmasını talep etti.

Çin, Rusya'ya silah sistemleri tedarik etmemesi yönündeki uyarıları dikkate alsa da Rusya'nın eski nesil ekipmanlar üreten savunma üssünü yeniden inşa etmesi için gereken bilgisayar çiplerini ve gelişmiş yazılımları sağlayarak altyapı ve teknoloji desteğini sürdürdü. Yabancı istihbarat kurumlarından ve gazetecilerden gelen kanıtlar ışığında Çinli şirketlerin Rus insansız hava araçlarında, askeri uçaklarında, füzelerinde ve Ukrayna'daki savaş alanlarındaki diğer silahlarda kullanılan teknoloji ihracatını hızla artırdığını gösteriyor. Yine Çinli şirketler, Rus silahlarında kullanılan mikroçipler ve Rus silahlarının çalışmasına yardımcı olan makine parçaları gibi temel üretim teknolojilerini satıyorlar.

Biden'ın ulusal güvenlik danışmanı Jake Sullivan, Çin’e atıfta bulunarak "Bu bildiri NATO müttefiklerinin artık bu sorunu toplu olarak anladıklarını ve Çin’e bu faaliyeti durdurma çağrısında bulunduklarını gösteriyor. Çin’in Rusya’ya yönelik bu desteği devam ederse Avrupa'daki ilişkilerini bozacaktır ve ABD, Avrupalı müttefiklerimizle koordinasyon halinde bu faaliyete karışan Çin kuruluşlarına yaptırım uygulamaya devam edecektir.” dedi.

Çin Dışişleri Bakanlığı, Washington ve diğer Batılı hükümetlerin Rusya ile yaptığı ticaretin Putin'in Ukrayna'daki savaşını desteklemek anlamına geldiği yönündeki suçlamalarını “ön yargı, iftira ve provokasyon” şeklinde niteleyerek reddetti.


ABD seyir füzeleri, 2026’dan itibaren Almanya’da konuşlandırılacak

Zirvede çıkan en önemli kararlardan biri; ABD menşeili SM-6, Tomahawk ve hipersonik seyir füzeleri gibi Avrupa’nın elindekilerden daha uzun menzilli olan füzelerin Almanya’ya konuşlandırılması hakkındaydı. Almanya Başbakanı Scholz, Washington’da gazetecilere verdiği demeçte “kararın alınmasının geç bile kaldığını ve kimse için sürpriz olmaması gerektiğini” dile getirdi. Bu anlaşmayla birlikte Almanya, Fransa, İtalya ve Polonya da uzun menzilli füzeler geliştirmeyi amaçlayan bir niyet mektubunu imzalayarak savunma harcamalarını bu yönde yapacaklarını teyit ettiler.

Soğuk Savaş yıllarından sonra ilk defa nükleer silahların Almanya’da konuşlandırılacak olması, muhaliflerin de tepkilerine yol açtı. Almanya’daki aşırı sağ parti AfD, anlaşmanın Almanya’yı Rusya ve Çin’e karşı hedef gösterdiğini ve bilhassa Rusya’yla ilişkilerde geri dönülemez bir hasara yol açacağının altını çizdi. AfD bu karar sebebiyle NATO’yu ve mevcut Alman hükümetini, Soğuk Savaş şartlarında gibi davranıp Almanya’yı “Doğu-Batı çatışmasının içine sürüklemekle” suçladı.

Bununla birlikte Rusya da bu anlaşmayı “gerilimi artırıcı bir gelişme” olarak yorumladı ve bu tehdide askeri bir karşılık verileceğini açıklayarak NATO’ya açıkça gözdağı verdi.



Türkiye’nin Zirveye Bakış Açısı

Türkiye, 9-11 Temmuz arasında düzenlenen NATO Zirvesine Ukrayna meselesinin yanında İsrail-Hamas gerilimi ve terörizm başlıklarının da konuşulması istemiyle gitti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO’nun caydırıcılık ve savunma yapılanmasını tahkim etmenin ana hedef olduğunu, Ukrayna’daki savaşın Rusya-NATO savaşına dönüşmemesini ve ateşkes yollarının aranması gerektiğini paylaşacağını ifade etmişti. Ayrıca ABD’nin Suriye’de YPG’ye sağladığı siyasi ve askeri destekten duyulan rahatsızlıkla birlikte NATO-Avrupa Birliği ilişkilerinin düzenlenmesi çağrılarında bulunulacağı ifade edildi. Erdoğan, özellikle Gazze’deki durumun altını çizerek “Filistin’de iki devletli çözümün gerçekleştirilmesi” teklifini hem zirvede hem de ikili görüşmelerde paylaşacağını belirtmişti.

Ancak zirve, çoğunlukla Ukrayna’ya yapılacak yardımlar, Rusya’ya yönelik tutum ve Çin’e yönelik uyarıların yapılmasıyla ilerledi. ABD’nin Avrupalı müttefiklerine ulusal savunma harcamalarını gayri safi yurt içi hasılaya oranla %2 bandında tutması gerektiği şeklinde uyarıları da gündemdeydi. ABD kamuoyunda yer alan Donald Trump destekçileri, Trump’ın seçilmesi durumunda tıpkı ilk başkanlığı dönemindeki gibi Avrupalı müttefiklerin NATO’ya katkılarını artırmasına yönelik bir çıkış yapacağını ifade ettiler. Bu da NATO içindeki dengelerin, Ukrayna yardımlarının, Rusya ve Çin’e yönelik tutumda değişikliğe yol açabileceğinden NATO’nun da geleceğinin bir bakıma ABD Başkanlık Seçimlerine bağlı olduğu bir kere daha anlaşıldı.


Kaynakça

Comentários


Son Eklenenler

bottom of page