top of page

Kitap Değerlendirme: Making Autocracy Work

Bu değerlendirme yazısı Rory Truex tarafından 2014 yılında yazılan ve Cambridge University Press tarafından basılan “Making Autocracy Work” kitabının temel argümanlarını eleştirel bir analizle okuyuculara aktarmaktadır.

Making Autocracy Work: Representation and Responsiveness in Modern China. Rory Truex.Cambridge University Press.2014.

Giriş ve Temel Argümanlar

Rory Truex’in “Making Autocracy Work” adlı kitabı, Çin’deki yönetim sistemi ve Çin Ulusal Halk Kongresi’nin (UHK) işleyişine dair yakından bir inceleme ile otoriter rejimlerde temsiliyet tartışmalarına ve Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) bu konudaki yönetimsel çözümlerine odaklanmaktadır. Truex, ÇKP’nin Tianenment olayları sonrasında uygulamaya koyduğu sistemin “kısıtlı temsiliyet” (“representation within bounds”) teorisi ile anlaşılabileceğini önes sürmektedir. Bu bağlamda Truex, otoriter rejimler literatürünün önemli eksikliklerine dikkat çekerek Çin rejiminin işleyişine dair aydınlatıcı bir çerçeve sunmaktadır. Her ne kadar Truex’in ortaya koyduğu teori otoriter rejimler literatürüne önemli yenilikler getirse de, değerlendirmemizin ilerleyen kısımlarında da ifade edeceğimiz üzere, çalışmanın odaklandığı bölge ve kullandığı metod çalışmanın iddialarını zayıflatmaktadır.

Truex’in ortaya koyduğu çok katmanlı kavramsallaştırma ve veri analizini açıklamanın en iyi yolunun kendisinin takip ettiği şemayı ve bölüm ayrımını takip etmekten geçtiğine inanıyorum. Bunun sebebi kitabın her bir bölümünün ayrı bir veri seti ve “kısıtlı temsiliyet” teorisine dayanan farklı argümanlar sunmasıdır.

Kitabın giriş kısmı ve 2. Bölümü Truex’in geliştirdiği otoriter devletlerde temsiliyetin siyasal sistem içinde nasıl gerçekleşebileceğine dair teoriye kolay bir giriş sağlamaktadır. Bu kısımda Truex okuyucuya “kısıtlı temsiliyet” (“representation within bounds”) şeklinde adlandırdığı teorik çerçeveyi nasıl geliştirdiğini ve teorinin içerimlerini alternatif yaklaşımlarla kıyaslamaktadır. Truex’e göre otoriter rejimler ülkenin yönetimi üzerindeki kontrollerini muhafaza edebilmek için ihtiyat duyduğu temel öğelerden biri malumattır. Yani vatandaşların günlük hayatlarında karşılaştıkları problemin rejim tarafından biliniyor olması otoriter bir rejimde dahi siyasal sistemin işleyişi için temel bir unsurdur. Truex’e göre çeşitli yollarla gerçekleştirilen temsiliyet söz konusu rejimler için bu ihtiyacı gidermenin en önemli araçlarından biridir. Buna karşılık, vatandaşların sorunlarının temsil edilmesi ve gündeme getirilerek kamusallaşması ise otoriter rejimin geleceğini tehlikeye atma riskini taşır. Truex’in “representation within bounds” olarak adlandırdığı çerçeve Çin rejiminin bu iki seçenek arasında kurduğu dengeyi ifade etmektedir. Bu sistem sayesinde bir taraftan problemlerin rejimin üst kademelerince aktarılması sağlanırken, diğer taraftan partinin ülke üzerindeki yönetimini riske atabilecek taleplerin kamusallaşması ihtimali minimize edilmektedir. Truex’e göre Çin Komünist Partisi’nin (ÇKP) “kısıtlı temsil” şeklinde anlaşılabilecek çerçeveyi hayata geçirmesinin temelinde bu dinamikler yatmaktadır.

Buna göre rejimin tercihi belirli sınırlar içinde kalan ve siyaseten hassas görülmeyen konulardaki problemlerin temsil edilmesi, fakat siyaseten hassas olarak nitelendirilebilecek meselelerde ise problemlerin vekiller tarafından görmezden gelinmesi şeklindedir. Yani vekiller bir taraftan vatandaşlar ile yönetim arasında bir çatışma unsuru olmayan konulardaki şikayetleri yönetimin üst kademelerine iletirken diğer taraftan belirli konular vekiller tarafından görmezden gelinmektedir. Truex’e göre ÇKP, aktif bir biçimde vekiller arasında bu davranış biçiminin yerleştirilmesi için çaba sarf etmektedir. Bu bağlamda Truex, kısıtlı temsiliyet çerçevesinin vekilleri yönlendirdiği davranış biçimini “seçici empati” (“selective empathy”) şeklinde kavramsallaştırmaktadır.

Truex’in ileri sürdüğü teorik çerçeveyi ve kitabı önemli kılan etkenlerin en önemlilerinden biri söz konusu fikirlerin metin boyunca çok katmanlı bir veri analizi ile birlikte tartışılıyor olmasıdır. Bu bağlamda Truex, Çin Halk Cumhuriyeti koşullarında dışardan gelen araştırmacıların elde etmekte zorlandığı verilerle fikrini desteklemektedir. Bu doğrultuda Truex, öncelikle vekillerin ÇKP tarafından alınan kararlara etkisine dair elde ettiği verilere odaklanmaktadır. İlgili bölümde Truex, vekillerin vatandaşların taleplerini aktardığı önerge ve dilekçelere dair nicel ve nitel analizleri okuyuculara aktarmakta ve böylece Çin’de Ulusal Halk Kongresi’nin (UHK) işleyişine dair detaylı bilgiler paylaşmaktadır. Elde etttiği nicel verilere dayanarak Truex vekillerin UHK’da sunduğu önergelerin ÇKP’nin takip ettiği politikilar ile ciddi bir paralellik arz ettiği öne sürmektedir. Önergleerin ve vekillerin nitel analizi ise bu paralelliğin yalnızca partinin üst kademesinden gelen taleplerin vekiller tarafından yeniden üretilmesinden ibaret olmadığını bilakis vekillerin yerelden elde ettikleri bilgilerle ÇKP’nin politikalarını şekillendirdiğine işaret etmektedir. Bu argüman özellikle otoriter rejimler literatürü açısından dikkat çekici niteliktedir. Söz konusu literatürde otoriter rejimlerin parlamento yapıları genellikle rant dağıtım mekanizmaları ya da yalnızca partinin üst kademelerinden gelen kararları onaylayan pasif yapılar olarak görülürken, Truex bu yaklaşıma karşı çıkmaktadır. Truex,’e göre bu iki fonksiyonun ötesinde söz konusu parlamentolar aynı zamanda belirli bir çeşit temsiliyetin gerçekleştiği ve çeşitli politikaların şekillenmesinde aktif rol alan yapılar haline de gelebilmektedir. Buna karşılık, yukarıda da ifade edildiği üzere söz konusu temsiliyet yalnızca siyaseten hassas kabul edilmeyen konularda gerçekleşmektedir.

Temsiliyetin anlamlı olup olmadığı konusundaki bir diğer önemli nokta ise vekillerin sunduğu önerge ve taslakların ÇKP’nin takip ettiği politikaları şekillendirmesinin yanı sıra vatandaşların talepleri ile bir paralelliğinin olup olmadığı konusudur. Çünkü vekiller yükselme beklentisiyle yalnızca partinin yönetiminin taleplerini dilekçelerine yansıtıyor olabilir. Dolayısıyla takip eden bölümde Truex, ilgili önerge ve dilekçelerin halkın talepleri ile paralellik arz edip etmediği sorusuna odaklanmaktadır. Bu konuda Truex, vekillerin davranışları ile vatandaşların talepleri arasında bir korelasyon olduğuna işaret etmektedir. Truex’in elde ettiği verilere göre vekillerin yönergeleri temsil ettikleri vatandaşların önemli addettiği meselelere odaklanmaktadır. Bunun yanı sıra Truex’in verileri seçiçi empati” “kavramı çerçevesindeki beklentilerini de doğrulamaktadır. Vekiller birçok konuda halkın sorunlarını yönetim kademelerine aktarmalarına rağmen rejim ve vatandaşların tercihleri arasında ciddi çatışmaların olduğu noktalarda sessizliklerini korumaktadırlar. Örneğin, seçimlerin eşit koşullarda gerçekleştirilmesi ya da ÇKP’nin internet üzerindeki denetlemelerinin zayıflatılması gibi konularda önergelere rastlanmadığı belirtilmektedir.

Takip eden bölümlerde Truex, vekiller arasında seçici empati davranışının rejim tarafından nasıl sağlanabildiği, vekillerin hangi dinamikler aracılığıyla partinin çizdiği sınırlara sadakatinin sağlandığı sorularına odaklanmaktadır. Bu bağlamda önce vekillerin sistem içinde yükselmesi ve endoktrinasyonu ardından ise vekillerin elde ettiği ekonomik gelirler ile ortaya koydukları temsiliyet arasındaki ilişkiler ele alınmaktadır. Öncelikle yükselme sisteminin sınırlı temsiliyet bağlamında nasıl inşa edildiği sorusuna odaklanan Truex, vekiller arasındaki kariyer çizgisinin bu çerçeve bağlamında inşa edildiğini öne sürmektedir. En alt seviyedeki vekillerin ancak parti tarafından onaylandıktan sonra vatandaşlar tarafından seçildiği belirtilmekte, bunun ardından ise beklenen çerçevedeki temsil faaliyetini gerçekleştiren vekillerin hızlı bir şekilde yükseldiği öne sürülmektedir. Diğer bir taraftan yükselme sırasında vekillerin zaman alıcı bir eğitime tabi tutulduğu ileri sürülmektedir. Söz konusu eğitim sürecine dair materyalleri nitel bir incelemeye tabi tutan Truex’e göre, vekillere verilen eğitim de seçiçi empati olarak adlandırılan davranış biçimini destekleyici niteliktedir.

Ancak en az endoktrinasyon kadar önemli olan iki diğer faktör, yani beklenen davranışları sergilemenin ardından gelen rant ve parti içinde yükselme de asla gör ardı edilmemelidir. Truex bu noktada rejim tarafından vekillere sadakatlerinin muhafaza edecek ve siyaseten hassas olmayan konularda temsiliyetin sağlanması için bir teşvik görevi görecek gelirlerin sağlandığını ileri sürmektedir. Vekillik ekonomik alanda önemli bir güvenilirlik sağlamakta ve bu durum vekillerin ortağı oldukları girişimlerin ekonomik performanslarının artmasını sağlamaktadır. Bunun karşılığında ise gelirleri ve statüleri artan vekillerin rejime karşı daha sadık ve beklenen seçici empati özelliklerini sergileyen aktörler olmaları beklenmektedir.

Truex’in Literatür ile İrtibatı ve Eleştiriler

Truex’in kitabı otoriter rejimler literatüründe parlamento kurumunun rolüne dair tartışmalara iddialı bir giriş yapmaktadır. Truex’e göre var olan yaklaşımlar ciddi eksiklikler barındırmaktadır. Söz konusu literatürde parlamenter kurumların çeşitli şekillerde kavramsallaştırıldığını görmekteyiz. Bunlardan birincisinde vekiller yalnızca rejimin üst tabakasından gelen komutları yerine getiren aktörler olarak görülmektedirler. Bu çerçeveye göre vekiller yönetimin karar alma mekanizmasını şekillendiren değil alınan kararlara maruz kalan aktörler olarak görülürler. Truex ise ÇKP’nin geliştirdiği temsil mekanizmasının vekillere çeşitli politikaların ortaya çıkmasına aktif bir rol verdiğini öne sürerek buna karşı çıkmaktadır. Çin dışı bağlamları anlamak için sıkça kullanılan ikinci çerçeve ise “cooptation theory”’dir. Buna göre parlamento, rejimin önemli muhalif aktörleri tespit edip sistem içinde onlara da rant dağıtmasını sağlayan bir alan olarak görülmektedir. Her ne kadar bu çerçeve Çin dışı bağlamlar için oldukça popüler olsa da Çin bağlamında seçim sistemi vekillerin böyle bir muhalif duruşu sahiplenmesine izin vermemektedir. Bir diğer çerçeve olan “power-sharing” teorisine göre ise parlamento rejim liderinin güvenilir bir şekilde yönetici elite kaynakları dağıtmasını ve onların sadakatini sağlamak için kullanılmaktadır. Bu çerçeveye göre öncelik sadakatin korunarak liderin pozisyonunun güvence altına alınmasıdır.

Truex’in ortaya koyduğu çerçeve ise var olan teorilere ciddi bir alternatif olarak öne çıkmaktadır. Bu teoriyi literatürdeki diğer yaklaşımlardan ayıran ise temsiliyet kavramı üzerine yaptığı vurgudur. Dğer teoriler otoriter rejimlerde parlementoların çeşitli fonksiyonlarına işaret etmekle birlikte söz konusu kurumun bir çeşit temsiliyet aracı olduğu fikrini genellikle reddetmektedirler. Bunun kabul edildiği durumlarda dahi parlamento yalnızca elitlerin çıkarlarını temsil eden bir kurum olarak görülmektedir. Buna karşılık Truex’in temel iddiası ise ÇKP’nin otoriter bir bağlamda kısıtlı temsil ve seçiçi empati ile vatandaşların problemlerini yönetimin üst kademelerine aktaracak bir sistemi geliştirdiği yönündedir.

Tuex’in sunduğu çerçeve her ne kadar önemli yenilikleri barındırsa ve sosyal hayatın karmaşıklığını anlamlandırmak adına önemli kavramlar sunsa da birçok açıdan eleştirilebilir yönleri içine barındırmaktadır. Bunların başında Çin rejiminde geçerli olan bir sistemin genellenebilir olup olmadığı ile ilgili problemler gelmektedir. Her ne kadar Truex’in verileri ÇKP’nin organizasyonu konusunda aydınlatıcı bilgiler verse de Çin rejimi, kontrolü ettiği maddi ve insani kaynaklar, coğrafi genişlik ve demografik yapı vb. birçok başlıkta kendine mahsus özelliklere sahip bir yapı olarak öne çıkmaktadır. Bu bağlamda Truex’in de ifade ettiği gibi varılan sonuçların Çin-dışı bağlamlara genellenebilirliği ciddi zarar görmektedir. Örneğin, çeşitli bölgelerdeki post-kolonyal otoriter devletler, Çin gibi bir parti yerine askeri bir zümrenin kontrolü altında bulunan Mısır gibi devletler ya da körfez ülkeleri gibi doğal kaynak bakımında zengin otoriter rejimlerde bu çerçevenin geçerli olması pek mümkün görünmemektedir.

İkinci bir eleştiri ise Truex’in kullandığı “popular threat” kavramına yönelebilir. Truex’in sunuduğu çerçevede rejimi temsiliyet konusunda yeni yöntemler geliştirmeye iten temel güç vatandaşlardır. Bu bağlamda Truex vatandaşları devamlı olarak rejimi devirmeye hazır, dinamik bir yapı olarak kavramsallaştırmaktadır. Her ne kadar Tiananment olayları ÇKP’yi bu konuda önemli adımlar atmaya zorlamış olsa da sosyal hareketlerin ne zaman ve nasıl gerçekleşeceği, halkın hangi koşullar altında yönetimi bu çeşit adımlarla zorlamaya çalışacağı gibi sorular sosyal hareketler literatüründe hala büyük bir tartışma konusudur. Truex bu tartışmalara dahil olmak yerine bu konuda bir varsayım yaparak çerçevesini çizmektedir.

Son olarak, en önemli eleştirilerden biri özellikle 2009 yılında 1000 civarında Uygur Müslümanının katledilmesiyle sonuçlanan olaylar sonrası süreçte Türkiye’de de giderek daha fazla gündeme gelen Uygur meselesinin Truex’in kitabında temsiliyet bağlamında gündeme alınmamış olması konusuna yöneltilebilir. Çin için üst sıralarda yer alan Tibet ve Uygur sorunun Truex’in kitabının dışında kalmış olması kitabın sunduğu teorik çerçevenin açıklayıcılığı konusunda soru işaretlerine sebep olmaktadır. Bu çerçevede etnik farklılıkların getirdiği temsiliyet problemleri büyük oranda görmezden gelinmektedir. Bunun sebebi ise Truex’in kullandığı rasyonel tercih (rational choice) modellerinin ÇKP’nin değişik bölgeler ve etnik unsurlara karşı uyguladığı farklı temsiliyet politikaları konusunda bir şey söyleyememesidir. Tarihsel arka planı ve kurumsal (institutional) farklılıklara dayanan politikalar bu çerçevenin dışında kalmaktadır. Dolayısıyla Uygur halkının da taleplerini içeren geniş bir skaladaki problemlerin yalnızca siyaseten hassas olan bölgede bulunduğu belirtilerek odak dışında bırakılmaktadır.

Sonuç

Truex’in kitabı UHK’de var olan temsiliyet sistemi konusunda önemli bilgileri yeni bir teorik çerçeve üzerinden aktarmaktadır. Bu bağlamda otoriter rejimler literatürünün ÇKP’yi anlamak konusunda kimi zaman yetersiz kalan kimi zaman ise kolaycılığa kaçan tavrının ötesine geçerek otoriter rejimlerde sınırlı bir temsiliyetin mümkün olduğunu ileri sürmektedir. Treux’in temsiliyet konusundaki argümanları liberal demokrasi ile otoriter rejimler arasındaki farkların ve iki formu birbirinden ayıran sınırların yeniden kavramsallaştırılması gerektiğine işaret eden bir çerçeveyi okuyuculara aktarmaktadır. Buna karşılık Çin yönetiminin genelleştirilmesi konusundaki zorluklar, kavramsal eleştiriler ve etnik ve tarihsel ayrımların getirdiği kurumsal farklılıkların görmezden gelinmesi metnin argümanlarını zayıflatan önemli faktörler olarak öne çıkmaktadır.

コメント


Son Eklenenler

bottom of page