İngiltere’nin Göç Politikaları Ne Kadar Başarılı?
Son yıllarda düzensiz göçü engellemeye yönelik izlediği sıkı politikasıyla dikkat çeken İngiltere, özellikle Brexit sonrasında göçmenlerin nitelikli bir kısmını elinde tutacak şekilde göç akışını seyreltme çabası içinde.
İngiltere’nin Brexit Sonrası Göçmenlik Hukuku Politikası
Avrupa hukukunun temel esaslarından biri olan hareket özgürlüğü, uzun bir süre boyunca Avrupa Birliği üyesi olan İngiltere’nin hukuk sistemi içerisinde yer almaktaydı. 31 Ocak 2020 tarihinde İngiltere’nin AB’den ayrılmasıyla birlikte, İngiliz hükümeti yeni bir göçmenlik hukuku politikası uygulamaya karar verdi. Avustralya ve Kanada’dakine benzer biçimde puanlamaya dayalı bir işleyiş öngören yeni sistem, Ocak 2021 itibari ile AB veya AB dışı bütün başvuran vatandaşlara eşit uygulanacak olup önceliğin yüksek vasıflı ve en yetenekli adaylara verileceği İngiliz hükümeti tarafından kamuoyuna sunulmuştu. (1)
Puanlamaya dayalı bu göç politikasının temel amacı, vasıflı işçi havuzunu daha basit ve hızlı bir biçimde genişletmekti. Ancak Brexit sonrasında belirlenen bu göç rotası, İngiltere’deki iş gücü açığının önüne tam anlamıyla geçemedi.
İngiltere Maliye Bakanı Jeremy Hunt, “Ülkedeki büyük potansiyelimizi kullanırken, zorlukların yaşandığı sektörlerde göçmenlik kriterleriyle ilgili mantıklı ve pragmatik olacağız.” şeklindeki açıklamasıyla İngiltere’nin istihdam potansiyeli ve göç akışının kontrolü arasındaki ilişkiye işaret ediyor. (2)
Öte yandan, İçişleri Bakanlığı verilerine göre 2022 yılında yaklaşık 46 bin göçmen Manş Denizi’ni geçerek İngiltere’ye ulaştı. Bu da Manş Denizi üzerinden İngiltere’ye ulaşan düzensiz göçmenlerin sayısının son bir yılda iki kat arttığı anlamını taşıyor. (3) Bu durum, Brexit’le birlikte İngiltere’nin sınırlarının kontrolünü geri alacağı beklentisi içinde olan hükümeti başka yasal yollara itti.
Yasa dışı Göçle Mücadele Yasası
İngiltere’de özellikle göçmen asıllı genç kuşağın siyasette gittikçe daha çok yer bulması, ülkenin siyasi kültüründeki kapsayıcı yaklaşımı yansıtması açısından pozitif yorumlanırken bu durumun hükümetin göçmen politikalarına benzer bir etki yaptığı söylenemez.
Başbakan Rishi Sunak gibi göçmen asıllı olan İçişleri Bakanı Suella Braverman, İngiltere halkının gün geçtikte artan düzensiz göçe “yeter” dediğini öne sürerken İngiltere hükümeti, Manş Denizi’ni geçerek İngiltere’ye gelen göçmenlerin ülkeye girişini kısıtlayacak, sığınmacı başvurusu yapmalarını ve vatandaşlık almalarını engelleyecek yasa tasarısını 7 Mart 2023’te Avam Kamarasına sundu ve tasarı 18 Temmuz 2023’te tamamen kabul edildi.
Oldukça tartışmaya sebep olan 59 sayfalık yasa tasarısı; özellikle İngiltere’ye yasa dışı yollarla girenlere sığınma talebi hakkının verilmemesi, gözaltında tutuldukları ilk 28 günde kefaletle serbest kalmalarının ve adli inceleme talebinde bulunmalarının engellenmesi, ülkeye yasal yollarla yerleşecek mülteci sayısına kota getirilmesi, ülkeden sınır dışı edilen kişilerin ülkeye geri dönmelerinin ve İngiliz vatandaşlığı edinmelerinin yasaklanması gibi maddeler içermekte. İçişleri Bakanına verilecek yetkiyle ülkeye yasa dışı yollarla girenlerin güvenliyse kendi ülkelerine, değilse güvenli üçüncü ülke olarak belirlenen 57 ülkeden birine gönderilmesi maddesi ise İngiltere’nin Nisan 2022’de Ruanda ile yapmış olduğu anlaşmaya göz kırpıyor.
Ruanda Planı
Boris Johnson hükümeti önderliğinde Göç ve Ekonomik Kalkınma Ortaklığı isimli proje ekseninde yapılan anlaşma, İngiltere’ye yasa dışı yollarla giren göçmenlerden bir kısmının sığınma başvuruları sonuçlanıncaya kadar Ruanda’da kalmalarını öngörüyor. Aynı zamanda 2021’de Arnavutluk’la, 2022’de Sırbistan ve Pakistan’la geri kabul anlaşması imzalayan İngiltere, yasa dışı yollarla ülkeye giren kişilerin geldikleri ülkeye iadesini garanti altına almıştı. Dolayısıyla bu yasa tasarısına varıncaya dek İngiltere’nin göç politikasını sistematik bir biçimde sağlamlaştırma çabasını gözlemlemek mümkün. (4)
İçişleri Bakanı Braverman, söz konusu yasanın özellikle İnsan Hakları Yasası ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne uygun olduğuna dair açıklamalar yapmış olsa dahi uluslararası organizasyonlar ve kimi siyasetçiler böyle düşünmüyor.
Eleştiriler
BM Mülteciler Yüksek Komiserliğinden 2022’de yaptığı yazılı açıklamada, mülteci ve düzensiz göçmenlerin üçüncü ülkelere yollanmasına Komiserliğin şiddetle karşı çıktığı belirtilirken “bu tür eylemler, sığınma temin etme sorumluluğundan kaçmak ve Mülteci Sözleşmesi’ne aykırı davranmaktır.” ifadesi yer almıştı. (5)
İngiltere’nin de taraf olduğu 1948 tarihli İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin “herkes zulüm karşısında başka ülkelerde sığınma talebinde bulunma ve sığınma olanağından yararlanma hakkına sahiptir” maddesi ışığında, İngiltere’den iltica talep eden Afganistan, Irak, Suriye ve Eritre gibi güvensiz ülke vatandaşlarının hakları ihlal ediliyor. (6)
Bununla birlikte Af Örgütü başta olmak üzere birçok uluslararası sivil toplum kuruluşu, yine aynı sebepten, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini ve 1951 tarihli Mülteci Sözleşmesini ihlal ettiği gerekçesiyle bu yasaya tepki gösteriyor.
Başbakan Sunak ise tartışmaları şu sözlerle cevaplandırıyor: “Söyleyebileceğim yalnızca bir şey var: O da, her yolu denedik ve işe yaramadı… Bu konudaki politikam oldukça basit: Buraya kimin geleceğine suç çeteleri değil, bu ülke ve sizin seçtiğiniz hükümet karar verecek.” (7)
Bibby Stockholm
Rishi Sunak yaptığı açıklamada, sayısı 51 bini bulan sığınmacıların otellerde konaklamasının vergi mükelleflerine maliyetinin günde yaklaşık 6 milyon sterlini bulduğunu ve bunun sürdürülemez olduğunu bildirmişti. İltica sistemi üzerindeki baskı ve sığınmacıların otellerde barındırılmasının vergi mükelleflerine maliyetini azaltmak amacıyla dev bir geminin kullanılacağı İngiltere İç İşleri Bakanlığı tarafından duyurulmuştu.
Hükümet, Bibby Stockholm isimli gemide barındırılacak kişilerin, yalnızca İngiltere’ye yasa dışı yollardan giren 18 ila 65 yaşındaki yetişkin erkeklerden oluşacağını açıklamıştı. Sığınmacıların talepleri işleme alınırken aynı zamanda gemide konaklayacakları ifade edilen açıklamada, gemide temel ve işlevsel barınma, yemek ve sağlık hizmetinin sağlanacağı bildirilmişti. (8)
Düzensiz Göçle Mücadelede İş Birliği
İngiltere’nin yasa dışı göçle mücadelesinde yasal düzenlemelerini gözden geçirmesinin yanı sıra bölge ülkeleriyle de kooperasyon içinde olması gerekiyor.
Manş Denizi’nden botlarla geçişin engellenmesi için Fransa’nın İngiltere’ye desteği oldukça önemli. Mart 2023’te yapılan anlaşmaya göre, İngiltere, Fransa’ya 2023-2024 yılları arasında 141 milyon euro, 2024-2025 yılları arasında 191 milyon euro ve 2025-2026 yılları arasında 209 milyon euro mali destek sağlayacak. Başbakan Sunak basın toplantısında yaptığı açıklamada, “Fransa’nın kuzeyinde bir gözaltı merkezi kurulacak ve göç konusunda iki ülke yetkililerinin birlikte çalışacağı ortak bir komuta merkezi oluşturulacak, Fransız sahillerinde kaçak göçün önlenmesi için devriye gezecek ilave 500 güvenlik görevlisi istihdam edilecek.” demişti. (9)
Öte yandan, daha önce “mültecileri uzak tutması” için Türkiye’ye 3 milyon sterlin gönderen İngiltere yeni bir anlaşma arayışındaydı. Geçtiğimiz hafta İngiltere ile Türkiye arasında yasadışı göçü engellemek için yeni bir anlaşma imzalandı. (10)
İmzalanan anlaşmaya göre, İngiltere’nin desteğiyle Türkiye polisi tarafından operasyonel bir “mükemmeliyet merkezi” kurulacak. (11) Ortak operasyon merkezinin kuruluş amacının “örgütlü göç suçu ile mücadele ve yasa dışı göçte kullanılan materyallerin tedarik zincirini bozmak” olduğu açıklandı. İçişleri Bakanı Suella Braverman, Türkiye ile yapılan anlaşmaya dair şunları söyledi “Ortağımız Türkiye -ki yakın bir dostumuz ve müttefikimiz olur-, bu uluslararası sorun için bizim birimlerimizle birlikte çalışacak ve ufak bot tedarik zincirini engelleyecek.”
Hükümet ayrıca geçtiğimiz hafta “göçmenlerin İngiliz göç sistemini istismar etmelerine yardımcı olan avukatlarla” mücadele etmek üzere bir ekip kurduğunu açıkladı. (12)
İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden çıkmasıyla birlikte ulusal güvenliğini korumaya yönelik attığı adımlar göç karşıtı uygulamaların normalleşmesine yol açabilecek riskler taşırken bir yandan iş gücü açığının yaşandığı sektörlerin potansiyelini genişletmek adına nitelikli göçmenlere yaktığı yeşil ışık, Birleşik Krallık hükümetinin içinde bulunduğu ikilemi gösteriyor.
Bununla birlikte, İngiltere’deki yasa dışı göçmen politikalarının yaklaşımı daha çok sığınma hakkı başvurularının önünü kesme ve sınır dışı etme yoluyla yasa dışı göçü caydırmaya odaklı. Dolayısıyla oldukça tehlikeli koşullarda göç etmeyi göze alan insanların can güvenliği veya göç koşullarının insani olup olmadığı gibi temel konular tartışma konusu bile değil. Halbuki göçe sebep olan koşullar devam ettiği sürece, bu tehlikeli yolculuklar büyük oranda boğulmalar ve ölümlerle sonuçlanmasına rağmen, insan kaçaklığına olan talep de artmaya devam edecek.
Son olarak, önümüzdeki yıl sonbaharda gerçekleşmesi planlanan İngiltere genel seçimlerine yaklaşmışken oy toplama amacı taşıyan yabancı düşmanı popülist söylemlerin halihazırda var olan göç karşıtlığını beslediğinin de altını çizmek gerekiyor.
KAYNAKÇA:
Bình luận