Ekonomik Eşitsizlik Neden Artar?
Siyasetçiler, sosyologlar ve yazarlar tarafından incelenen ekonomik eşitsizlik meselesi küresel gündemi enikonu meşgul etmektedir. Bu mesele Amerikan seçimleri de dâhil olmak üzere dünyanın her yerinde çözülmesi yahut “gözden geçirilmesi” gereken bir konu haline dönüşmüştür. Vergi politikaları ve sosyal devlet harcamaları ile gelir eşitsizliğinin önüne kısmi olarak geçilmeye çalışılsa da, tarihin hiçbir döneminde vurgulanmadığı kadar vurgulanan insan hakları, adalet ve eşitlik kavramlarının gözle görülür bir biçimde tezahürü, ekseriyetle üçüncü sınıf dünya ülkeleri için henüz ortaya çıkabilmiş değildir.
Ekonomik Eşitsizlik Neden Artar?
Piyasanın genel kurallarından bir tanım yapmak istersek eşitsizlik, mevcut finansal faaliyetleri içine alan sermaye getirisinin, ekonominin büyüme oranından fazla olduğu bir sistemde doğar. Sermaye getirisi de, yatırım şeklinde bulunan paranın miktarına göre artacağı için sistemin çarkı piyasada yüksek miktarda para bulunduran kişi ya da kurumların istediği yönde dönmüş olur ve gelir hiyerarşisindeki makas gitgide açılma eğilimindedir. Bu durum sosyal yaşam içerisindeki birbirine bağlı kuşakların farklı dünyalara uyanmalarına ve kısa zaman dilimlerinde de olsa şartların olağanüstü değişmesine neden olur. Her ne kadar geçmiş toplumlar, eşitsizliğin önlenmesi yolunda çeşitli yöntemler kullanarak mücadeleler ortaya koymuş olsalar da gelir dağılımı bakımından sınıflar arası temel bir paradoksu bize imlediği için ortada topyekûn bir savaş göremiyoruz. Örneğin kendi ülkesinde vergiye tabi tutulmamak adına servetinin bir kısmını dünyanın farklı yerlerindeki denetimsiz yerlerde bulunduran büyük şirketlerden, eşitsizliğin çözümü ile ilgili hakiki bir yorum beklemek yanılgı olur. Hatta bu kişilerin genel kanaati insanların gelir merdiveninde yukarı ve aşağı yönde hareketi kolaylıkla sürdürebildiği yönündedir. Yani, sosyal yaşamda bir kısım insan eşitsiz topluma meşruiyet zemini kazandırma gayreti içindeyken diğer taraftan eşitsizlikle sahici mücadele veren insanların bulunuyor olması ekonomik eşitsizlik meselesinin pratikte çözümünün yakın olmadığını işaret ediyor.
Eşitsizlik Ölçütleri
Gelir eşitsizliğinin matematiksel olarak hesaplanmasında uygulanan belirli ölçütlerden biri Gini katsayısıdır. Bu kıstas ülkedeki milli gelirin dağılımını 0 ile 1 arasında hesaplar ve sayının 0’a yakın olması o ülkede eşitsizliğin az, 1’e yakın olması ise eşitsizliğin yüksek seviyede olduğunu bize gösterir. Gini Katsayısı gelir dağılımından oluşan eşitsizliği değerlendirdiği için onu münferit olarak ele almak bizi doğru bilgiye ulaştırmada yeterli olmasa da alandaki tüm ölçütlerin birleşmesiyle ülkelerde uygulanabilecek politikalara yön verilmesi açısından önem arz ediyor.
Eşitsizliğin Tarihi
Tarihsel açıdan ele alacak olursak; 19. yüzyıl Avrupa’sında eşitsizliğin izlerini edebiyat ürünlerinde görebiliriz. Yazılmış romanların hepsinde doğrudan eşitsizlik tema olarak işlenmese de dolaylı olarak eşitsizliğin ortaya çıkardığı sosyal sınıfların ilişkileri ve dramları yer almıştır. Bir taraftan aristokrat ailelerin saraylar içerisindeki kısır maceraları anlatılırken diğer tarafta ise işçi sınıfının trajedisi romanların konusu olmuştur. Bu durum, özellikle 19. yüzyılda amaca hizmet eden ideolojilerin ortaya çıkmasına ve bu fikirlerin sahiplenilmesine imkân vermiştir. Bu düşünce akımları yoluyla da “kitle toplumu” ve “sosyal bilinç” gibi kavramlar ortaya çıkmış, 20.yüzyıl dünyasının zemini hazırlanmıştır. 1870’li yıllardan I. Dünya Savaşına giden süreç içerisinde dünyada yaşanan ekonomik bolluk toplumun bütününe yayılmayıp küçük bir kesimde birikince dünyanın önemli bir bölümünde gelir eşitsizliği artmaya başlamış ve eşitsizlik eğilimi giderek hızlanmıştır. ABD ve Avrupa devletleri arasında giderek artan üretim rekabeti ülkelerin birbirine bağlanmasına ve en nihayetinde küreselleşmenin tohumlarının atılmasına imkân sağlamıştır. Büyük Buhran sonrası Keynesyen politikaların ve Soğuk Savaş faktörünün etkisiyle gerek işsizlik rakamları gerek ekonomik eşitsizlik belirli bir noktada sabitlenebilmişse de 1970’li yıllarda küresel serbestleşmeye olan geçiş ve teknolojik değişimlerle beraber uçurum giderek artmaya devam etmiştir.
Günümüzde Eşitsizlik
20. yüzyılın sonlarına doğru değişen ticari kaygılar ve fikir akımları, reklam sektörünün araç-amaç ilişkisinde amacı öncelemeye başlamasıyla beraber her sektörden şirketin hizmet standardında iyileşmeye gitmesine ve bu uğurda harcamalar yapmasına neden olmuştur. Özellikle çok uluslu şirketler zamanın ruhuna uygun olarak yüksek ücret, daha iyi çalışma koşulları ve sosyal güvenlik talepleri karşısında kayıtsız kalamamış ve düzenlemeye gitmiştir. Aynı zamanda girişimcilik ve proje tabanlı üretimin ön plana çıkmasıyla yatırımcıların üreticilerden beklentisi de artmıştır. Yapılan bir projenin hayata geçirilmesinde sabırdan ve gayretten önce maliyetin ve paranın konuşulması piyasada birçok işletmenin yer edinememesine yol açmıştır. Risk, yalnızca o işe girebilecek sermayeye sahip olanlar için öngörülebilir bir hal almaya başlamıştır. Bir bakıma globalleşme olgusu, eşitsizliği hem geniş halk kitlelerine göstererek hem de modernleşme ağırlığını kullanarak bunu gizlemektedir. Bu da bireyselleşen kültür içerisinde dengesizlikleri ortaya çıkarmaktadır.
Sonuç olarak ekonomik eşitsizliğin insanlık tarihi boyunca büyük bir yer işgal etmesi, sosyal ve kültürel anlamdaki derin etkileşimlerle beraber bu alanda yapılacak olan okumaların da artmasına yol açıyor. Aynı zamanda eşitsizliği temel alan birçok teori de bugüne kadar ulaşmıştır. Ekonomik eşitsizlik konusunda önerilen ileri okuma listesine aşağıdan ulaşabilirsiniz.
OKUMA LİSTESİ
Modernite, Kapitalizm, Sosyalizm: Küresel Çağda Sosyal Eşitsizlik – Zygmunt Bauman
21. Yüzyılda Kapital – Thomas Piketty
Eşitsizlik: Ne Yapılabilir? – Anthony Atkinson
Comments