ABD’de İkinci Donald Trump Dönemi Nasıl Olacak?
Aday bile olmaması için konvansiyonel medyada kampanyalar yürütülen, 6 Ocak 2021'deki ABD Kongresine yönelik saldırıyı teşvik etmekle suçlanan, iki kez suikast teşebbüsüne uğrayan ve ABD'nin görevdeyken hüküm giyen ilk başkanı Cumhuriyetçi aday Donald Trump, milyonlarca Amerikalının oyuyla ikinci defa Beyaz Saray’a seçildi. Seçim kampanyası sürecinde beklenmedik bir şekilde seçimden çekilen Başkan Joe Biden yerine, Demokrat Parti teamüllerinin aksine, bir tane bile önseçim kazanmamış olmasına rağmen aday gösterilen Kamala Harris’e karşı “salıncak eyaletler” adı verilen yedi kritik eyaletin tamamında seçimi önde bitiren Trump, seçim sonrası yaptığı açıklamada söylediği gibi hiç şüphesiz “büyük bir zafer” elde etti. Senatodaki çoğunluğun da Cumhuriyetçilere geçmesiyle birlikte Trump, vaatlerini gerçekleştirme yolunda büyük bir hareket alanı elde etmiş oldu.
Hem ABD Hem de Dünya Ekonomisinde Yeni Bir Dönem
Donald Trump, temmuz ayında Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı olduğunda, “enflasyon krizini hızla bitirme, faiz oranlarını ve enerji maliyetlerini düşürme" sözü vermişti. 2017'de kendi başkanlık döneminde getirdiği ve gelecek yıl sona erecek vergi indirimlerini uzatmayı vaat etmişti. Büyüme ve yatırımı teşvik etmeyi amaçlayan bu ekonomik hamle, ülkede son yıllarda yapılan en büyük vergi revizyonu olarak kayda geçmişti. Trump, yeni döneminde 2017’deki vergi indiriminden daha geniş ve kapsamlısını hayata geçirmeyi hedefliyor. Enerji maliyetlerini düşürerek, bunun enflasyonun da düşüşüne faydası olacağı inancıyla daha fazla petrol çıkarılmasını teşvik edecek. Bu da ABD’de son dönemde yenilenebilir enerji yatırımlarına dönük teşviklerin Trump iktidarında azalacağının bir göstergesi.
Trump’ın korumacı ticaret politikalarına geri dönmesi, ABD ile ticaret yapan Avrupa ülkelerini etkileyecektir. Özellikle gümrük vergilerinin yeniden artması ve ABD pazarına erişimin zorlaşması, birçok ülkenin ABD ile ticari ilişkilerini gözden geçirmesine neden olacaktır.
Trump’ın Agresif Göç Politikası
Trump, televizyonda Harris ile yapılan karşılıklı tartışma programında da ifade ettiği gibi “ABD tarihinin en büyük sınır operasyonunu başlatacağını" iddia etmişti. Trump, yasal belgeleri olmayan göçmenlerin çocukları için doğuştan vatandaşlık hakkını sona erdirme ve Meksikalı uyuşturucu kartellerine karşı savaş açma sözü verdi. Ülkede bulunan kayıtsız göçmenlerin ivedilikle sınır dışı edileceğini ifade etti. Geçen yıl ise çoğunluğu Müslüman olan bazı ülkelerden gelen insanlara yönelik daha önceki tartışmalı seyahat yasaklarını genişleteceğini öne sürdü. Özellikle Meksika sınırına duvar inşası dahil birçok katı önlemin yeniden gündeme geleceğini varsayabiliriz. Göçmen konusunda ilk başkanlık döneminde de tavizsiz bir tavır benimseyen Trump, Kamala Harris’in göç politikalarını sıkılaştıracağı vaatlerine rağmen bu seçimde de seçmen tarafından daha samimi bulundu. Trump’ın yeniden başkan olması, ABD göçmen politikasında genel olarak daha sert, kısıtlayıcı ve iç güvenliği önceleyen bir yaklaşımı beraberinde getirecektir. Bu, hem ABD'de yaşayan göçmen topluluklarını hem de ABD’ye gelmeyi hedefleyen kişileri doğrudan etkileyecektir.
“Önce Amerika” Sloganı ve Trump Dış Politikası
Trump, ilk başkanlık döneminde de, geçirdiğimiz kampanya sürecinde de “Önce Amerika (America First!)” sloganıyla seçmende karşılık buldu. Seçmenleri, milyarlarca dolar harcanarak Ukrayna’ya yardım etmek yerine bu paranın “Amerika için” harcanması, ABD’nin NATO gibi geleneksel müttefiklerinin NATO’ya daha fazla katkıda bulunması ve böylece NATO’nun maddi yükünün ABD tarafından sırtlanılmaması gerektiğini savunarak ikna etmiş gibi görünüyor. Şubat ayındaki bir mitingde savunma harcamalarını gereken seviyede yapmayan NATO bünyesindeki Avrupa ülkelerine yönelik “faturalarını ödemek zorunda olduklarını” ifade etmişti. Bu da AB’de Trump’ın zaferinin mevcut hükümetlerce çok hoş karşılanmadığı izlenimini yarattı.
Ancak Avrupa sağı, Trump’ın zaferini “uyanış çağrısı” olarak niteledi. Macaristan Başbakanı Viktor Orbán, yeni başkanı ilk kutlayan isim oldu ve bunu "çok ihtiyaç duyulan bir zafer" olarak ifade etti. Hollandalı aşırı sağcı siyasetçi Geert Wilders ise sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Vatanseverler tüm dünyada seçimleri kazanıyor," ifadelerini kullandı. Fransa’daki Ulusal Birlik lideri (RN) Jordan Bardella da "Bu, güç ve stratejik özerklikle olan ilişkimizi yeniden düşünmek için bir fırsattır. Donald Trump bizi kendimizi savunmaya teşvik ettiğine göre, onun sözünü dinleyelim." şeklinde bir yorumda bulundu. İtalya Başbakanı Giorgio Meloni de Trump’la çalışmaya açık olduğunu daha önceden dile getiren liderlerden biriydi. Söz konusu bu liderler de başta Ukrayna’ya yönelik yardımlar olmak üzere Trump ile benzer dış politika stratejilerini benimsiyorlar. Yani Trump’ın kazanması, sağcı Avrupa liderlerine de cesaret aşıladığı gibi aynı zamanda bir örnek teşkil ediyor.
Trump, Çin’e karşı sert ticaret politikaları uygulayan ilk başkanlardan biriydi. Bu hususta daha sert bir yaklaşımı benimseyerek Çin’e yönelik gümrük tarifeleri ve teknolojik yaptırımların artması, ayrıca Çin’e karşı Tayvan’a desteğin artması da gündeme gelebilir. Bu durum da Asya-Pasifik bölgesindeki siyasi ilişkilerin ve dengelerin değişeceği sinyallerini veriyor.
Trump, seçilmesi halinde Orta Doğu'da barışı sağlayacağına dair söz vermiş olsa da, kendisini sürekli olarak İsrail'in güçlü bir savunucusu olarak konumlandırmaktan da geri durmadı. İlk döneminde İsrail ile başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerini uzlaştırarak Orta Doğu'yu yeniden şekillendirmeye çalışan Trump'ın, İsrail ile Gazze'deki Hamas ve Lübnan'daki Hizbullah arasındaki şiddetli çatışmalara nasıl müdahale edeceği konusu henüz bilinmiyor. İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu, Trump'ın seçim zaferini "tarihin en büyük geri dönüşü" olarak nitelendirdi. Bu bağlamda Trump’ın zaferi, İsrail’in Orta Doğu’da hem Hamas/Hizbullah örgütlerine karşı hem de İran’a karşı elini çok güçlendirecektir.
İkinci Trump Döneminde Türkiye-ABD İlişkileri
Gerek Joe Biden gerekse Dışişleri Bakanı Anthony Blinken, Türkiye ile ilişkilerde oldukça mesafeli ve kesintilerle dolu bir diyalog sürecini tercih etti. Trump’ın gelişiyle Ankara-Washington ilişkilerinin en azından eskiye nazaran daha hareketli geçmesi bekleniyor. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da Trump’ın seçim zaferi sonrası “Dostum Trump’ı tebrik ediyorum.” şeklindeki açıklaması Trump’a olan sıcak tavrını ortaya koyuyor.
Türkiye, Trump’ın izole bir dış politika izleme hedefini de kendi lehine kullanarak ABD’nin YPG/PYD’ye yönelik yardımlarını kesmesi ve Suriye’den çekilmesi talebini dile getirmek için Biden dönemine nazaran daha uygun bir zemini bulabilir. Öte yandan Trump'ın Ukrayna savaşını kısa sürede bitirme vaadi göz önünde bulundurulduğunda Türkiye’nin olası barış müzakerelerinde bir rol oynaması da muhtemel gözüküyor. Trump’ın seçilmesiyle birlikte Türkiye; Trump, Zelenski ve Putin için mutabakat sağlayacak bir diplomasiyi tesis edebilir. Trump’ın NATO ile ilgili “üye ülkelerin taahhüt ettikleri savunma harcamalarını yapmaları” konusundaki tutumu, Türkiye için bir dezavantaj oluşturabilir. Fakat Trump’ın NATO söylemi, daha çok Avrupa’nın savunma stratejisine yönelik bir tepki olarak görülüyor. Trump’ın dış politika danışmanları, genel olarak Türkiye’nin NATO için önemli bir aktör olduğu ve Çin ile Rusya’ya karşı Türkiye’nin ABD’ye yakın tutulmasının daha makul olacağını savunuyorlar.
Öte yandan Trump’ın İsrail’e ve Netanyahu’ya mevcut Biden yönetiminden daha fazla destek vermesi bekleniyor. Bu da uluslararası kamuoyunda Filistin’e ve hatta Hamas’a desteği ile bilinen Türkiye’nin zor durumda kalmasına neden olabilir. Bu noktada Trump’ın İran politikaları da Türkiye’yi oldukça etkileyebilir. Trump'ın, İsrail’in İran’ın nükleer alt yapısını bombalaması yönünde mesajlar verdiği, olası bir İran-İsrail gerginliğinde İran’a askeri müdahale gerçekleştirilmesi durumunda Türkiye-ABD ilişkilerinin sarsılma ihtimali de mevcut.
Trump’ın yeniden seçilmesiyle ABD’nin “daha tek taraflı, daha korumacı, çok taraflı kuralları yok sayan bir güç ekonomisi politikasına” yönelebileceği ve bunun Türkiye’yi ticari partnerleriyle ilişkiler bakımından “daha zorlu bir konjonktüre” itebileceği yorumu da yapılabilir. Trump’ın dış politika ve savunma stratejileri bakımından Türkiye’ye görece alan bırakan (Ukrayna savaşının bitirilmesi, NATO’daki konumunu sürdürmesi gibi) söylemlerine karşı Çin ile gelişen ekonomik ilişkilere, özellikle elektrikli araç yatırımlarına karşı hoşgörülü bir tavır göstermeyeceği tahmin ediliyor.
Yazar: Arın Toker
Kaynakça
6-https://www.bbc.com/turkce/articles/czj7k18dzvro?utm_campaign=Bundle&utm_medium=referral&utm_source=Bundle
コメント